Uyan Anadolu, UYAN !
Uyan Ey Anadolu uyan ki öz varlığın uyansın ona olan ahdin uyansın binlerce yıldır atılan her bir adım, söylenen her bir söz, yakılan her bir türkü ortak ahdine uyansın. Uyan ki davetine mazhar olan özler uyansın.
Uyan Ey Anadolu uyan ki öz varlığın uyansın ona olan ahdin uyansın binlerce yıldır atılan her bir adım, söylenen her bir söz, yakılan her bir türkü ortak ahdine uyansın. Uyan ki davetine mazhar olan özler uyansın.
Kadınların kendini ifade etme, duygularını paylaşma, beklentilerini cesaretle dile getirme becerilerine her zaman hayranlık duydum. Duygudaşlık (empati) konusunda da erkeklere göre çok daha ilerde ve istekli olduklarından hiç kuşkum yok.
Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZÜ MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNİN ÜSTÜNE çıkaracağız. Mustafa Kemal Atatürk
Dünyada ilk kez bir nehir ‘yaşayan varlık’ olarak tanındı. Yerli halk Maoriler tarafından kutsal sayılan ve Yeni Zelanda’nın en uzun üçüncü ırmağı olan Whanganui Nehri’nin hakları, yasal olarak iki kişi tarafından temsil edilecek…
Sevgili insan, dünya öyle bir çığlık attı ki, sanki yıllardır içinde biriktirdiklerini dışarı salmak için. Biz buna “büyük felaket” dedik ve öyleydi de. Yaşanan ‘büyük felaket’ pek çok canı yaktı. Yaşayanların da tanık olanların da canı yandı. Ümitle ümitsizlik, çareyle çaresizlik, acı ile (her kurtulan insan haberleriyle) sevinç, isyan etmekle […]
Yaşamımızda önemli bir dönüşüm yaratmak ve yeni bir bilinç seviyesini inşa etmeye başlayabilmek için öncelikle yapılması uygun olan, eski bilincin farkına varmak ve onun üzerimizdeki tesirlerinden, bir anlamda bağımlılıklarından özgürleşmektir. Eckhart Tolle, “uyanış, ne olmadığını bilmekle başlar” der. ‘Uyanmamış beni tanımak’ onun doğasını, yapısını bilmek, bizi onun kontrolünden özgürleştirir. Bu […]
Yaşam sürekli bir şaşkınlıktır. Şaşırma yeteneğini kaybetmiş bir zihin donuk, kendi içinde dolanıp duran, koşulların uyarısına göre mekanik tepkiler veren bir anlayış halidir: tepkisellikle tapınma-tutunma arasında salınıp durur. Her insan düşünme ve sorgulama potansiyeline (bil kuvve) sahip olarak doğar; bu potansiyelin yaratıma (bil fiile) geçmesi ancak onun farkındalıklı gayretleriyle olabilir.
Bukle Ünaldı adlı genç kızın, daha 17 yaşını doldurmadan yazdığı “Türkiye’de Genç Olmak” (2) kitabını hayranlıkla okudum. “Kalbim olan anneme, aklım olan babama ve yaratıcılığım olan ağabeyime” ithafıyla başlayan kitabının önsözünde Bukle şöyle demiş; Peki bu bir avuç yaşamımda ne gördüm de bu kitabı yazmaya karar verdim? … Biz gençler, […]
Her birimiz içimizdeki değer’le, insan olmanın, var olmanın değer’iyle dünyaya geliriz. İnsan ‘değer’in bizatihi kendisidir. Değer öz’günlüğümüzdür; bütünün her birimizin içinde keşfedilmeyi ve ortaya çıkartılarak gerçekleşmeyi bekleyen parçasıdır. Kendi özgünlüğünü kavrayabilen, bütünün farkındalığına erişmeye başlar. Bu aslında hem kendindeki gerçeğe değ’ebilmek hem de bütünün içindeki özgün yerini ve sorumluluğunu bulabilmektir. […]