Çağdaş Uygarlık Ötesi Toplumsal Değerler
Atatürk bu sözleri ile Türk milletine çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi, hatta bu düzeyi aşmayı bir amaç olarak göstermiş, uygarlığa en büyük katkıyı yapmak üzere Türk milletine dinamik bir ideal sunmuştur.
Atatürk bu sözleri ile Türk milletine çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi, hatta bu düzeyi aşmayı bir amaç olarak göstermiş, uygarlığa en büyük katkıyı yapmak üzere Türk milletine dinamik bir ideal sunmuştur.
Yılların nasıl akıp gittiğini, kaybettiğin bir yemek tarifini kitapların arasında ararken gözüne ilişen fotoğraf albümünü karıştırmaya başlayınca anlarsın. İçine dolan duygu, eski dostlara kavuşmanın mutluluğudur önce.
Bir televizyon kanalında, kamuoyu yoklamalarından ilham alan ve sorularına “Yüz kişiye sorduk” diye başlayan bir yarışma programı var. Aşağıdaki fotoğrafı yüz kişiye gösterip, uyandırdığı duyguyu sorsak, doksanı “Huzur” der sanırım. Ben de “Marmaris’de Huzur” diye adlandırdım zaten. Ama bunu huzurun ne olduğunu bilerek mi söylüyorum, huzur gerçekten bu mu diye şüpheye düştüm sonradan. […]
Daha fazlası -daha fazla yemek, daha çok kıyafet, daha güzel bir ev, daha iyi bir araba, daha çok arkadaş, daha çok sevilmek vs- için olan ihtiyacımız bizi sade bir yaşamdan alıkoyan. Günümüzde hayatımızı çevreleyen bir kültür, bir iklim halini almış tüketim. Dünyamız ve ekosistem de bizim bu yaşantımızın yükünü çekiyor.
Parça ile Bütün arasında seviyeli bir ilişki var .. Aralarındaki ilişki büyük aşk hikayelerine benziyor aslında. Büyük bir dönüşüm hikayesi onlarınki. Parça bütüne yöneliyor, bütün parçaya. Yöneliş tarzları farklı. Ancak ikisi de birbirlerine yönelerek kendilerini tanıma yolunda ilerleyebilirler. İnsanın hali de bir o, bir diğeri… Bir parça, bir bütün… Bütünlüğü […]
Yukarı/aşağı tuşları ile sesi artırın ya da azaltın. Bana seni bir kadın öğretti… Anne olduğunu, sevgili olduğunu, eş olduğunu, kardeş olduğunu, dost olduğunu…Senin her şeyi hak ettiğini, hep güzel şeyleri hak ettiğini söyledi bana… “Onu karşılık beklemeden sev, yalnızca sev” dedi…
İnsan bir yandan Dünyayı (doğayı, nesneleri, ilişkileri, yasaları) tanımlamaya çalışırken diğer yandan kendini tanımaya, tanıdığı kadar anlamaya ve gerçekleştirmeye de çabalamaktadır. İnsanın kendini tanıma ve anlama süreci’nin başlarında, dünyayla, doğayla olan ilişkisindeki gibi kendini önce beden olarak “tanımlayarak” işe başladığı söylenebilir. Tanımlama, tanımlananı nesneleştirir.
İnsan; davranışlar, eylemler, kimlikler ve fiziksel özelliklerin ötesinde bir değerler bütünüdür. Bu bütünlük, kişinin emek vererek kendinde yaptığı keşifler sayesinde ortaya çıkıyor.
Şubat eski takvimlerdeki son aymış. Hala takvimlerini Mart ayındaki gündönümü ve yeniden doğuşla başlatanlar var. Yeniden doğuş iyi hoş da, bahar, bahar diye beklenen mevsim bazılarına neşe değil, hüzün veriyor. Güzelim Selanik türküsü “Bülbülüm Altın Kafeste” işte böyle bir hüznü anlatıyor;